Doi: 10.5578/tt.10008
Tuberk Toraks 2016;64(1):60-68
Malign plevral mezotelyomada ila? taşıyıcı nanosistemler
Didem TURGUT COŞAN1, G?nt?l? AK2, İlknur DAĞ3, Ahu SOYOCAK4, G?khan DİKMEN3, Aylin DAL1,
Hasan V. G?NEŞ1, Muzaffer METİNTAŞ2
1 Eskişehir Osmangazi ?niversitesi Tıp Fak?ltesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Eskişehir, T?rkiye
1 Department of Medical Biology, Faculty of Medicine, Eskisehir Osmangazi University, Eskisehir, Turkey
2 Eskişehir Osmangazi ?niversitesi Tıp Fak?ltesi, G?ğ?s Hastalıkları Anabilim Dalı, Eskişehir, T?rkiye
2 Department of Chest Diseases, Faculty of Medicine, Eskisehir Osmangazi University, Eskisehir, Turkey
3 Eskişehir Osmangazi ?niversitesi, Merkezi Araştırma Laboratuvarı Araştırma ve Uygulama Merkezi, Eskişehir, T?rkiye
3 Central Research Laboratory Research and Application Center,Eskisehir Osmangazi University, Eskisehir, Turkey
4 İstanbul Aydın ?niversitesi Tıp Fak?ltesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, T?rkiye
4 Department of Medical Biology, Faculty of Medicine, İstanbul Aydin University, Istanbul, Turkey
?ZET
Malign plevral mezotelyomada ila? taşıyıcı nanosistemler
Malign plevral mezotelyoma (MPM) g?r?lme sıklığı her ge?en g?n artan, standart bir tedavisinin bulunmaması ve mevcut tedavi y?ntemleri ile kısıtlı bir sağkalım nedeniyle hızlı ve ?ld?r?c? seyreden ?nemli bir hastalıktır. MPM tedavisinde kullanılan sitotoksik ajanların cevap ve sağkalım oranları yeterince iyi değildir. Bu nedenle MPM tedavi ?alışmaları olduk?a ?nemli ve acil g?r?nmektedir. Kanser tedavisinde, konvansiyonel kemoterap?tik ajan uygulamaları, se?icilik eksikliğinden dolayı sistemik toksisiteye neden olmaktadır. Kullanılan ajanın ??z?n?rl?ğ?n?n sınırlı olmasının yanında, h?creler arasında dağılımı zayıftır, h?cresel bariyerleri ge?ebilmesi olduk?a g??t?r, ?zellikle uygulanan tedavi se?imi aşamasında kullanılan ilaca karşı diren? de gelişebilmektedir. T?m bu sebepler de tedavi s?recinde başarısızlığa neden olmaktadır. Sitotoksik ila?lar hızlı bir şekilde b?y?yen ve b?l?nen h?crelere toksik şekilde etki edip h?creyi ?ld?ren ya da fonksiyonunu durduran maddeler oldukları i?in tedavi amacıyla verilen sitotoksik ilacın etken maddesinin t?m?re ?zg?n olması ve yan etkilerinin oluşmaması i?in farklı ??z?mler geliştirilmeye ?alışılmaktadır. G?n?m?zde bu ??z?mlerden birisi olarak nanotaşıyıcılar ?nemli bir yere sahip gibi g?r?nmektedir. Nanotaşıyıcılar terap?tik etkinliğin ve g?venliğin geliştirilmesi bakımından umut vadetmektedir. Mezotelyoma tedavisinde de nanotaşıyıcı kullanımının, ila? etkinliğinin arttırılması ve normal dokulardaki toksisitesinin azaltılması ile etkili alternatif bir y?ntem olarak kullanılma potasiyeline sahip olduğu g?r?lmektedir.
Anahtar kelimeler: Malign plevral mezotelyoma, nanosistem, nanotaşıyıcı, kanser
SUMMARY
Drug carrier nanosystems in malignant pleural mesothelioma
Malignant pleural mesothelioma (MPM), the incidence increased with each passing day, is an important lethal disease due to the limited survive with available treatment methods and with the lack of a standard treatment. Response and survive rates of cytotoxic agents which is used in MPM treatment are not good enough. Therefore, treatment studies of MPM seem to quite important and urgent. In cancer therapy, convensional chemotherapeutic agent applications, due to the lack of selectivity, lead to systemic toxicity. Besides the limited solubility of the agent used, the distribution between the cells is weak. It is very difficult to the pass through cellular barriers, particularly, drug resistance may develop to the treatment. All of these reasons lead to failure in the treatment process. Because of the fact that cytotoxic drugs either kill the rapidly growing and dividing cells or make them disfunctional by showing toxic effect on them, to avoid the side effects and to make an inherent effect for cytotoxic drug of active ingredient given for treatment on tumor, different studies have been under investigation. At the present time, nanocarriers as one of these solutions seem to have an important place. Nanocarriers are promising for the development of therapeutic effectiveness and safety. It seems that use of the nanocarrier in the treatment of mesothelioma has a potential, as effective alternative a method, with improve of the drug efficacy and reduce of toxicity in normal tissues.
Key words: Malignant pleural mesothelioma, nanosystem, nanocarrier, cancer
Geliş Tarihi/Received: 20.07.2015 • Kabul Ediliş Tarihi/Accepted: 25.07.2015
Mezotelyoma
Mezotelyoma plevra, periton ve perikardı d?şeyen mezotel h?cre ?rt?s?n?n primer malign t?m?r?d?r. ?oğunlukla plevrada gelişir; plevrada gelişen t?m?re malign plevral mezotelyoma (MPM) adı verilir (1,2,3).
MPM'nin ortaya ?ıkış ve oluşumunda lifsi yapıda birer fibr?z mineral olan asbest ve erionit ile temasın yanı sıra SV 40 vir?s infeksiyonu, genetik yatkınlık ve radyasyonun rol? olduğu da d?ş?n?lmektedir. Mezotelyoma tanısı almış olguların, serilere g?re değişmekle birlikte, yaklaşık %80'inde asbest teması olduğu bildirilmektedir (3,4,5,6).
MPM, yakın zamana kadar asbestin yaygın end?striyel kullanımı nedeniyle ?zellikle gelişmiş ?lkelerde ?nemli bir sorun olmuştur. Bu y?zden gelişmiş ?lkelerin tamamında asbest teması yasaklanmıştır. Ancak hastalığın ortaya ?ıkışında asbest ile temas başlangıcına g?re latent s?renin yaklaşık 40-50 yıl olması, gelişmekte olan ?lkelerde asbest temasının halen devam etmesi ve hatta daha da artması nedeniyle ?n?m?zdeki yıllarda k?resel olarak mezotelyoma g?r?lme sıklığının artması beklenmektedir. T?rkiye'de asbest kullanımı 2010 yılında yasaklanmıştır. Ancak ?lkemizde asbest teması mesleksel ilişkinin yanı sıra bazı y?relerin kırsal kesimlerinde, evlerin badana ve sıva işlerinde, ?atı ?rt?s?nde, ısı ve su yalıtımı amacıyla kullanılan asbest ile kontamine olmuş aktoprak nedeniyle ger?ekleşmektedir (3).
Mezotel h?creleri diğer sistem h?crelerine g?re asbest ile etkilenmeye daha fazla duyarlıdır. Plevrada asbest liflerinin y?zeyinde ?retilen serbest radikallerin mutajenik ?zellikleri, liflerden zarar g?rm?ş h?crelerden salınan oksijen radikalleri ve hedef h?crelerde liflerin direkt fiziksel etkileriyle oluşan DNA kırıkları sonucunda meydana gelen genetik değişiklikler ve h?cre ?oğalması ile mezotelyal h?crelerde karsinojenik etkileri oluşturur (3,7,8,9).
MPM'nin ?nemini arttıran bir fakt?r de g?r?lme sıklığındaki artışa karşın, hastalığın standart tedavisinin olmaması, değişik tedavi y?ntemlerinin kısıtlı sağkalım sonu?ları vermesi, bu nedenle de hastalığın nispeten hızlı ve ?ld?r?c? seyretmesidir. Genel olarak MPM'nin prognozu iyi değildir, olgu serilerinde ortanca yaşam s?resi 7-12 ay civarında veya altında verilmektedir (10,11). K?t? prognozda mezotelyoma i?in hastalığın erken d?neminde klinik yakınma ve bulguların hastalığa ?zg? olmaması ve bu nedenle hastaların ?nemli bir kısmının tanı aldıklarında ileri evrede olmaları da ?nemli bir fakt?rd?r.
Mezotelyoma Tedavisi
MPM'nin bug?n i?in genel kabul g?rm?ş ya da standart uygulama haline gelmiş bir tedavi şeması yoktur. Tedavi etkinliği t?m?r?n h?cre tipi ve hastalığın evresine g?re değişmektedir. Erken evrede, genel durumu iyi, epitelyal h?cre tipine sahip hastalarda cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi uygulamalarını i?eren kombine tedavi şemalarının sağkalımı uzattığı; ortanca yaşam s?resinin 29 ay, 5 yıllık sağkalımın ise % 50'yi bulduğu belirtilmektedir (12). Daha ileri evre hastalarda kemoterapi tek se?enek olmaktadır. Bu hasta grubunda ağrı kontrol? ya da girişim yerlerine lokal t?m?r yayılımını engellemek maksadıyla proflaktik ama?la radyoterapi verilebilir (13). Son yirmi yılda fotodinamik ve gen tedavisi gibi yeni umut verici araştırma ?alışmaları giderek artan şekilde s?rmektedir. Hastalığın molek?ler d?zeydeki değişimlerinin ortaya konması ve daha ?ok bilgi sahibi olunması bu s?re?te ?nemli bir yere sahiptir. MPM'ye ?zg? molek?ler değişimler hakkında yeterli bilgilere sahip olunması, hastalığın tedavisinde kullanılmak ?zere ?eşitli alternatiflerin keşfine katkı sağlayacaktır. ??nk? yukarıda da bahsedildiği gibi, MPM g?r?lme sıklığı gittik?e artmaktadır. Bu nedenle MPM tedavi ?alışmaları olduk?a ?nemli ve acil g?r?nmektedir.
MPM tedavisinde en fazla kullanılan y?ntem olan kemoterapi, hastaya sitotoksik ajanlar uygulanarak t?m?r h?crelerini yok etmeyi hedefler. MPM'de kemoterapi sistemik olarak yani damardan ila? verilmesi veya ila?ların hasta olan boşluğa verilmesi (intrakaviter kemoterapi) olmak ?zere iki yolla yapılabilir (3).
MPM tedavisinde bug?ne değin pek ?ok farklı kemoterap?tikler tek ajan veya kombine ajanlar olarak denenmiştir. Bug?n i?in tedavide etkili olduğu bildirilen en aktif ajanlar şunlardır: sisplatin (cisplatin), karboplatin (carboplatin), pemetrekset (pemetrexed), raltitrekset (raltitrexed), gemsitabin (gemcitabine) (3,14). Bu ila?lar genel olarak kombinasyon halinde kullanılır.
MPM'de genellikle platin bazlı ila?larla kombinasyonun yapıldığı kemoterapi rejimleri tercih edilmektedir. İki randomize faz III ?alışma sonrasında, sisplatin ile 3. jenerasyon antifolat (pemetrekset veya raltitrekset) kombinasyonunun son yıllarda mezotelyomada neredeyse standart kemoterapi uygulaması haline geldiği; neo-adjuvan, adjuvan ve primer kemoterapi uygulamalarında bu ajanların yer aldığı g?r?lmektedir (15,16). Sisplatin-pemetrekset/raltitreksete alternatif olarak sisplatin-gemsitabin ve sisplatin-vinorelbin MPM'de kullanılabilecek diğer kemoterapi şemalarıdır. Sisplatin-pemetrekset rejimi ile sadece sisplatine g?re, daha uzun bir ortanca sağkalım (12.1 aya karşın 9.3 ay),? progresyonsuz sağkalım (5.7 aya karşın 3.9 ay) ve objektif yanıt oranı (%41.3'e karşın %16.7) g?sterilmiştir (15). Toksisiteyi azaltmak amacı ile sis-platin yerine karboplatin kullanılması halinde cevap oranları azalırken yaşam s?relerinde belirgin bir değişiklik g?r?lmemiştir (17). Bu nedenle, toksisitenin sıkıntı oluşturacağı d?ş?n?len hastalarda karboplatin tercih edilmektedir. Sisplatin ve raltitreksetten oluşan tedavi, sadece sisplatin tedavisine g?re daha uzun bir ortanca sağkalım (11.4 aya karşın 8.8 ay), 1 yıllık sağkalım oranı (%46'ya karşın %40) ve objektif yanıt oranı (%23.6'ya karşın %13.6) sağlamıştır (16).? Pemetrekset ve sisplatin arasındaki sinerjik etki kullanılarak daha d?ş?k dozlarda ve daha az toksisite ile tedaviden sonu? alınabilmektedir (18).
G?r?ld?ğ? ?zere MPM hastalarına uygulanan kemoterapi tedavilerinde alınan cevap oranları yeterli d?zeyde değildir. ?oğunlukla hastalarda ?eşitli ila? ve kombinasyonlarına karşı diren? gelişmektedir. Sitotoksik kemoterap?tik ajanlar ile sonu?ların yeterince iyi olmaması diğer bir?ok kanserde olduğu gibi MPM'de de hedefe y?nelik tedaviler konusundaki ?alışmaları hızlandırmıştır. Ancak diğer kanserlerin tersine MPM'de sonu?lar hen?z yeterince etkili bulunmamıştır. Etkili bir kombinasyon olan sisplatin-gemsitabin tedavisine, bevasizumab eklenmesi MPM'de fayda sağlamamıştır (10). Pemetrekset ve platin tedavisi sonrasında talidomit (thalidomide) ile devam tedavisinin de yararı g?sterilememiştir. Pemetrekset ve sisplatin/karboplatin i?eren 1. sıra kombinasyon kemoterapisi alan 660 MPM'li hastada, 2. sıra vorinostat ile plasebonun karşılaştırıldığı faz III ?alışmasında yaşam s?resinde (31 hafta ve 27 hafta) iyileşme saptanmamıştır (19). Hedefe y?nelik diğer ila?ların (sorafenib, sunitinib, cediranib, erlotinib, everolimus) da MPM tedavisindeki sonu?ları y?z g?ld?r?c? g?r?nmemektedir (12,20). Kısacası sitotoksik ajanların cevap oranları ve sağkalım oranları yeterince iyi değildir. Bug?ne kadar yapılan ?alışmalarda hedefe y?nelik tedavilerin de diğer kanserlerin tersine MPM'de etkili olmadığı g?r?lmektedir. Bu durumda yukarıda bahsedilen standart tedavide kullanılan ajanların uygulama şeklini değiştirmek yan etkilerini azaltarak etkinliğini arttırmak m?mk?n olabilir. Yine bug?ne kadar hen?z ?alışılmamış olan sinyal yolaklarını etkileyen yeni ajanların farklı şekillerde uygulanması, b?y?k bir ?oğunluğu kemoterapi ile tedavi edilen MPM'li hastalarda olumlu sonu?lar doğurabilir.
Kanser tedavisinde, konvansiyonel kemoterap?tik ajan uygulamaları, se?icilik eksikliğinden dolayı sistemik toksisiteye neden olmaktadır. Kullanılan ajanın ??z?n?rl?ğ?n?n sınırlı olmasının yanında, h?creler arasında dağılımı zayıftır, h?cresel bariyerleri ge?ebilmesi olduk?a g??t?r, ?zellikle uygulanan tedavi se?imi aşamasında kullanılan ilaca karşı diren? de gelişebilmektedir (21,22). T?m bu sebepler de tedavi s?recinde başarısızlığa neden olmaktadır. Aslında sitotoksik ila?lar hızlı bir şekilde b?y?yen ve b?l?nen h?crelere toksik şekilde etki edip h?creyi ?ld?ren ya da fonksiyonunu durduran maddeler oldukları i?in tedavi amacıyla verilen sitotoksik ilacın etken maddesinin t?m?re ?zg?n olması ve diğer normal h?crelerde istenmeyen yan etkilerinin oluşmaması i?in farklı ??z?mler geliştirilmeye ?alışılmaktadır. G?n?m?zde nanotaşıyıcılar terap?tik etkinliğin ve g?venliğin geliştirilmesi bakımından umut vadetmektedir (23,24,25).
İla? Taşıyıcı Sistemler Olarak Nanotaşıyıcılar
G?n?m?zde bir?ok alanda kullanılan nano boyuttaki molek?ller, nanotaşıyıcılar olarak ila? taşıma sisteminde kullanılmaktadır. İla? taşıma sistemleri miseller, dendrimerler, lipozomlar, nanopartik?ller ve karbon nanot?pler olmak ?zere ?eşitli sınıflara ayrılmaktadır (25,26).
Miseller, 90'lı yılların ortalarında keşfedilmiş, amfifilik kopolimerlerin kendiliğinden bir araya gelerek oluşturdukları yapılardır. ??z?n?rl?ğ? d?ş?k etken maddeleri ??z?n?r hale getirmekte ve b?ylece biyoyararlanımlarını artırmaktadır. B?y?k miktarlarda, kolaylıkla ve tekrarlanabilir bir şekilde ?retilebilmekte ve spesifik ligandlar bağlanarak hedeflendirilebilmektedirler. İ?indeki etken maddeyi biyolojik ortamda inaktivasyondan koruyabilirler. Gerekli b?lgede etken maddenin toplanabilmesini sağlamaya yetecek kadar s?re v?cutta kalabilmektedirler. Nanometre boyutlarında b?y?kl?ğe sahip olmaları, zayıf damarlanmanın olduğu b?lgelerde birikmelerine olanak sağlamaktadır (27,28,29,30). Sonu? olarak miseller k???k boyutlu olmalarına rağmen y?ksek ila? y?kleme kapasitesine sahip olmaları, y?zey modifikasyonları ve uzun s?re sirk?ler sistemde kalabilmeleri ile olduk?a ?nemli ila? taşıyıcı sistemler olarak değerlendirilmektedir (31,32).
Dendrimerler, ilk olarak 1985 yılında geliştirilmiş olup, 2000'li yılların başında biyolojik bir uygulama olarak kullanılabileceği belirlenmiştir (33,34,35). Denrimerik polimerler veya dendrimerler, iyi tanımlanmış ila? taşımada olduk?a yararlı nanoyapılardır. Dendrimerler eş y?zey grupları, m?kemmel kaps?llenme ?zellikleri ve b?y?k oranda kontrol edilebilir kimyaları nedeniyle belirli ila? taşıma uygulamaları i?in olduk?a elverişlidir (36,37).
Lipozomlar, ilk olarak 60'ların ortasında tanımlanmış, fosfolipid bazlı nanovezik?llerdir (38). Eş merkezli lipid tabakaların k?resel yapı oluşturması ile oluşan lipozomlar, i?erisinde bir veya daha fazla sıvı madde barındırabildikleri i?in potansiyel ila? taşıma sistemi olarak değerlendirilmiştir (39). Lipozomlar ile hidrofilik ve/veya lipofilik ila?ların paketlenmesi yapılabilmektedir. Biyolojik olarak par?alanabilmeleri, biyouyumlu olmaları ve immunolojik etki g?stermemelerinden dolayı ?ok y?nl? bir ila? taşıma sistemidir (40,41).
Lipid temelli nanopartik?llerden katı lipid nanopartik?ller (KLN), lipozomlar ve polimerik nanopartik?llere alternatif olarak 90'lı yılların başında geliştirilmiştir (25,42,43). KLN'ler g?venli ve etkili bir şekilde gen ve ila? t?revi taşıyabilen nanotaşıyıcılardır. Diğer taşıyıcı sistemlere g?re; lipofilik ve hidrofilik ila?larla kolaylıkla birleşebilme, gelişmiş fiziki stabiliteye sahip olma, kontroll? ila? ve gen serbestlenmesini sağlama, biyolojik uyumluluk, b?lgeye spesifik ila? etkinliği gibi bir?ok avantajları sahip olduğundan, ?nemli bir nanotaşıyıcı olarak g?sterilmektedir (44).
Karbon nanot?pler (KNT), karbon atomlarının farklı molek?ler formu olup ilk kez 1991'de tanımlanmıştır. T?p bi?iminde, iyi d?zenlenmiş ve d?z bir karbon ağı olarak ifade edilmiştir (45). Sahip olduğu ?zellikler ve kimyasal modifikasyonlara elverişlilikleri; elektronik, biyosens?r tasarımı, ila? geliştirme ve biyomolek?l taşıyıcısı olma gibi pek ?ok alanda uygun bir nanomateryal olmalarını sağlar (46,47,48). KNT'lerin fizikokimyasal ?zellikleri, i?i boş t?ps? yapıları ve eksensel simetriye sahip oluşları araştırmacıların b?y?k ilgisini ?ekmektedir (49,48,49,50,51,52,53,54). Ayrıca y?zey alanlarının geniş olması,? istenen fonksiyonel grupları i?erisine ya da y?zeyine bağlayabilme yetenekleri ve direkt hedef h?creye bırakabilmeleri, KNT'leri ila? taşıyıcısı olarak etkili bir aday haline getirmektedir (55,56).
Nanotaşıyıcılar ve Mezotelyoma
Nanotaşıyıcı sistemler, ila? degragasyonunu ve kaybını azaltmak, ortaya ?ıkabilecek yan etkileri ?nlemek, ila? biyouyumluluğunu artırmak, ?eşitli b?lgelere kontroll? bir şekilde ilacı taşıyabilmek gibi avantajlar sağlayabilmek i?in geliştirilmiştir. Bu taşıyıcıların her biri kendilerine ?zg? avantaj ve dezavantajlara sahiptirler. Bu y?zden kullanılacak olan ilaca g?re uygun avantajlara sahip taşıyıcıyı sistemler se?mek olduk?a ?nemlidir (25).
İla? taşıma sistemleri kanserli h?crelerle etkileşime girdiklerinde, h?cre y?zeyindeki kansere spesifik resept?rleri tanıyarak resept?r aracılı endositozu uyarabilmektedir. Kanser h?creleri tarafından etkili ve spesifik bir şekilde alınan bu kompleksler, spesifik olmayan uygulamalara g?re h?cre proliferasyonunu daha etkili bir bi?imde durdurabilmektedir. Tedavideki bu ?nemli yaklaşım ile ?eşitli yan etkilerin engellenmesi m?mk?n olabilir (21,57,58,59,60,61).
T?m bu taşıyıcı sistemler ?eşitli y?zey modifikasyonları ile hedefe uygun hale getirilebilmektedir. İhtiya? duyulan modifikasyonlar sonucunda elde edilen nanotaşıyıcıların sirk?ler sistemde yarı-?m?rleri, stabiliteleri ve biyouyumlulukları arttırılabilir, patolojik b?lgeye pasif veya aktif bir şekilde hedeflenebilir, patolojik mikro?evreye spesifik koşullarda (pH, sıcaklık gibi) stim?le olabilir (62). Bu ?zelliklerinden dolayı son yıllarda nanotaşıyıcılar bir?ok medikal uygulama alanına yayılmıştır. ?zellikle kanser tedavi ve tanısında hedef b?lgeye spesifik ve biyouyumlu taşıma sistemleri olduk?a yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. ??nk? tedavide ila?lardan istenilen etkinin g?r?lebilmesi i?in ila? olduk?a y?ksek dozda verilmek zorundadır. Fakat y?ksek dozdan dolayı toksik etki ortaya ?ıkmaktadır. Bu noktada ila? taşıma sistemleri ile birlikte verilen ila?larda toksik etki ortadan kaldırılabilmektedir.
Bu taşıyıcı sistemlerin etkinliğinin araştırıldığı in vivo ve in vitro bir?ok ?alışma bulunmaktadır (63-66). Bununla birlikte MPM i?in hen?z sınırlı sayıda araştırma mevcuttur.
İn vitro araştırmalar ?oğunlukta olup, MSTO-211H insan mezotelyoma h?cre dizisinde bir nanotaşıyıcı olan PLGA i?erisine y?klenmiş kurkuminin etkisi, yapılan bir ?alışmada ortaya konmuştur. Antiinflamatuvar, antioksidan ve antimikrobiyal etkisi olan zerde?al k?klerinden elde edilen kurkumin ?eşitli kanser h?crelerinin proliferasyonunu engelleyerek antit?m?r etki g?stermektedir (67). Kurkumin, transkripsiyonda etkili aktivat?r protein-1 (AP-1), siklin D1 ve siklin E'nin azalmasını ve p21, p27, p53 proteinlerinin artmasına neden olarak t?m?r h?cre proliferasyonunu ve migrasyonunu baskılar, h?cre siklusunun durmasına neden olur ve apoptozu tetikler (68-70). Fakat suda ??z?n?rl?ğ?n?n d?ş?k olması ve bağırsakta emilmesi, kısa yarılanma ?mr?n?n olması ve olduk?a zayıf biyouyumluluğunun olması sebebiyle farmakolojik uygulamalarda kullanımı olduk?a sınırlıdır (71,72).? Bu sorunların ?stesinden gelmek amacıyla kurkumin PLGA i?erisine y?klenmiştir. B?ylece sirk?ler sistemdeki yarılanma ?mr? uzatılarak h?creye giriş yapabilen, metabolik degredasyona diren?li ve hedefe y?nelik serbestlenme sağlanabilmiştir. Etkinliği araştırmak amacıyla MSTO-211H insan mezotelyoma h?cre dizisi kullanılmıştır. ?alışma sonucunda, uygulamadan 72 saat sonra, NP- kurkumin kompleksinin h?cre siklusunu G0/G1 fazında durduğu belirlenmiştir (73).
Pemetrekset, p?rin ve pirimidin biyosentezinde ?nemli rol oynayan enzimleri hedefleyen yeni nesil bir antifolattır (74,75). H?cresel mekanizma i?erisinde TS (timidilat sentaz), DHFR (dihidrofolat red?ktaz), GARFT (glisinamid ribon?kleotid formiltransferaz) gibi bir?ok hedefi bulunmaktadır (76,77).? Yapılan bir başka ?alışmada, pemetreksetin lipozom i?erisine y?klenerek fizikokimyasal ?zellikleri, stabilitesi ve in vitro ila? serbestleme d?zeyi belirlenerek ila? taşıyıcı sistem olarak kullanılıp kullanılamayacağı değerlendirilmiştir. Bunun i?in insan mezotelyoma h?cre dizisi olan MSTO-211H kullanılmıştır. ?alışma sonucunda, sıvı lipozom i?erisine kaps?llenmiş ilacın terap?tik etkinliğinin serbest pemetreksetten daha y?ksek olduğu ve yan etkisinin minimum olduğu belirlenmiştir (78).
Piroksikam, steroidal olmayan anti-inflamatuvar bir ila?tır ve farklı tedavi protokollerinde sisplatinle kombine olarak kullanılır (79). Uygulanan kombine tedavi sonucunda anti-t?moral etkinin ortaya ?ıktığı, hem in vivo hemde in vitro da yaşam s?resinin uzadığı g?sterilmiştir. Mezotelyoma h?crelerine piroksikam ve sisplatin uygulandığı takdirde h?cre d?ng?s? reg?lasyonunda meydana gelen d?zensizlik sonucunda apoptozun tetiklendiği g?sterilmiştir (80). PLGA (Poly-(D, L-lactic-coglycolic)acid), zamanından ?nce ila? degredasyonunu ?nleyen en ?nemli polimerdir. İlacın ortaya ?ıkabilecek yan etkilerini azaltarak ila? etkinliğini arttırır (81,82). Partik?l boyutu ve ila? serbestlenme oranı kontrol edilebilir. Yapılan diğer bir ?alışmada, sisplatin y?kl? PLGA nanopartik?llerinin mezotelyoma h?cre dizsi MSTO-211H h?crelerindeki etkinliği piroksikam ile kombinasyon halinde incelenmiştir. Mezotelyoma h?crelerinde piroksikam uygulanarak apoptoz tetiklenmiş, ardından sisplatin y?kl? PLGA uygulanmıştır. Daha sonra serbest ila? tedavi uygulaması ile karşılaştırılmıştır. ?alışma sonucunda, sisplatin y?kl? PLGA nanopartik?l ile birlikte piroksikam daha etkili sitotoksik etki g?stermiştir ve serbest ila? ile aynı molek?ler apoptotik etkiyi ind?klemiştir. Sisplatinin PLGA i?erisinden serbestlenmesi toksik yan etkinin azalmasına olanak sağlamıştır. Bu y?nden mezotelyoma tedavisinde yeni bir strateji olabileceği ?nerilmiştir? (83).
İn vivo olarak yapılan bir araştırmada, ksenograft farelerde malignant mezotelyoma modeli oluşturulmuş ve cerrahi m?dahalenin ardından paklitaksel y?klenmiş pH-duyarlı nanopartik?l etkinliği araştırılmıştır. Malignant mezotelyoma modeli oluşturmak i?in lusiferaz ile işaretlenmiş MSTO-211H insan mezotelyoma h?creleri fareye intraperitonal olarak enjekte edilmiştir. Enjeksiyondan 14 g?n sonra t?m?r dokuları uzaklaştırılarak abdominal b?lgeye serbest paklitaksel ve nanopartik?l i?erisine y?klenmiş paklitaksel uygulanmıştır. ?alışma sonucunda, cerrahi m?dahaleyi takiben nanopartik?l i?erisine y?klenmiş ilacın etkisinin mezotelyoma tedavisinde serbest ila? etkinliğinden daha fazla olduğu bildirilmiştir (84).
MPM dahil solid t?m?r tedavisinde platin bazlı ila?lar kullanılmaktadır. Genellikle farklı ila?larla kombine halde kullanılır. Yapılan bir faz ?alışmasında, cerrahi m?dahale uygulanamayan ve biyopsi sonucu evre III/IV olduğu g?sterilen MPM hastalarına doksorubisin y?kl? polietilen kaplı fosfolipid vezik?ller sisplatin ile birlikte uygulanmıştır. Bu araştırma sonucunda, cerrahi m?dahale uygulanamayan MPM hastaları i?in lipozomal-doksorubisin ile birlikte sisplatin tedavisinin kabul edilebilir toksisite g?sterdiği ve hastaların hayat kalitesini artırdığı b?ylece başarılı bir tedavi rejimi olabileceği ?nerilmiştir (85).
İla? taşınmasında nanotaşıyıcıların dezavantajları
İla? taşıma sistemlerinin bir?ok avantajı olmasına rağmen bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Bu dezavantajlar arasında; hızlı topaklanma eğilimi, bazı zamanlarda hedef b?lgeye gitmeden ila? salımı yapma, suda ??z?nebilen molek?llerin y?klenmesindeki zorluk ve? bazı taşıma sistemlerinin ?retimindeki zorluk yer almaktadır (86,87,88,89). Literat?rde ila? y?klemede kullanılan KNT ile ilgili heyecan verici gelişmeler olmasına rağmen, sitotoksik etkilerinin g?sterildiği araştırmalar da vardır. Ancak bunlar daha az sayıdadır. İn vitro ?alışmalarda KNT'lere maruz bırakılan h?crelerin farklı derecelerde toksisite g?sterdiği tespit edilmiştir (90,91,92,93,94,95,96). Bununla beraber bu toksisitenin sadece konsantrasyona bağlı olmadığı; bunun yanı sıra KNT'lerin fiziksel şekli, aglomerasyon durumu ya da fonksiyonalizasyon derecesine bağlı olabildiği de rapor edilmiştir (90,91,92,93,94). KNT'lerin fare ve sı?anlara uygulandığı birka? ?alışmada, akciğer, karaciğer ya da dalak gibi maj?r organlarda KNT birikiminden kaynaklanan olumsuz etkiler g?r?lm?şt?r. Bu ?alışmalarda KNT toksisitesinin uygulanma yoluyla da ilgili olabildiği de rapor edilmektedir (97,98,99,100,101,102). KNT'lerin akciğer plevra dokusu ve mezotelyoma ?zerine etkisi hakkındaki in vivo, in vitro ve de novo ?alışmalar ise yok denecek kadar azdır (103).
Sonu?
Biyolojik sistemlerde nanoteknoloji uygulamaları, rejeneratif ve translasyonel medikalde yeni gelişmelere neden olabilecektir. Geleneksel ila? taşıma sistemleri, d?ş?k biyolojik uyumluluğa ve ??z?n?rl?ğe, toksisiteye ve hızlı par?alanmaya sahiptir. Gelecekte klinisyen ve araştırmacılar toksisite ve b?lgesel etkileri kontrol altına alarak "uyum ve zaman" ayarlaması ile ila?ların nanotaşıyıcılar aracılığıyla serbestlenmesini ve etkisini ortaya koyabilecektir. T?m kanser t?rlerinde olduğu gibi MPM tedavisinde de nanotaşıyıcı kullanımının, ila? etkinliğinin artırılması ve normal dokularda toksisitesinin azaltılması ile etkili alternatif bir y?ntem olarak kullanılma potansiyeline sahip olduğu a?ıktır.
KAYNAKLAR
Yazışma Adresi (Address for Correspondence)
Dr. Didem TURGUT COŞAN
Eskişehir Osmangazi ?niversitesi,
Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı,
ESKİŞEHİR - TURKEY
e-mail: dcosan@gmail.com